Zeytince derneğimiz ve zeytin okulumuzun benim için anlamını, önemini ve her şeyden önce hayatıma kattığı umudu ve iyiliği “dünya sevgisi” – amor mundi – kavramı dolayımında anlatmak isterim.
Dünya sevgisi kavramını ünlü siyaset ve sosyal bilimci Hannah Arent’in yazılarından tanıyoruz. Dünya, bir yandan içinde yaşadığımız gezegenimiz ve onun bize sunduğu tüm olanaklara, ekolojik sisteme işaret eder . Ancak aynı zamanda Dünya, yeryüzünün fiziksel olanakları içinde, insanların birlikte hareket ederek, çok çeşitli ilişkiler ağı içinde oluşturdukları ve hayatlarına anlam kazandıran tüm pratikleri, kurumları, kültürleri de içerir. Dünya sevgisi yani amor mundi; bizlere sunulmuş olan fiziksel doğa ile insanlararası oluşturulan dünya arasında uyum sağlamayı, her ikisini de koruma ve özen göstermeyi, sunulmuş olana minnet duymayı ve Dünya’yı yaşamaya uygun bir yer olarak gelecek kuşaklara aktarma duygusu ve sorumluluğunu anlatır.
Amor mundi sadece soyut bir kavram değil, öncelikle bunun pratikte hayata geçirilebilmesinin olanaklarını içinde barındırıyor. Yani gezegenimizi ve hepimizi ilgilendiren konularda birlikte düşünmeye, hatırlamaya, ortak sorunlarımız üzerinde tartışarak çözümler aramaya ve dayanışma içinde ortak hareket etmeye olanak tanıyan kamusal alanın önemini vurguluyor. Zeytince Derneği, benim yaşamımda, amor mundinin gerçekleşebilirliğinin önemli yollarından birisidir.
Doğanın sundukları ile uyumlu yaşam biçimleri önerebilmek ve bunu birlikte düşünüp eyleyerek hayata geçirebilmek, içinde çelişkiler barındıran zor bir süreç elbette. Bu süreçte, bir yandan modern yaşam ile geleneksel yaşam; kadim kültür/bilgi ile çağdaş kültür/bilgi ; doğallık ile günümüz teknolojisi arasında var olan çelişkileri sürdürülebilir kılan yaratıcı çözümler bulmak gerekiyor. Diğer yandan birbirimizle gerçek anlamda iletişim kurabilmemiz ve dayanışma içinde hareket edebilmemiz için; her birimizin farklılıklarının ve bezersizliklerinin karşılaştığı, kimi zaman çelişkilerin kaçınılmaz olduğu bir ortamda mutlakçılığa ve tek doğruculuğa değil uzlaşmaya ve çoğulluğa dayalı bir iletişim kültür ve etiğini öğrenmemizi ve geliştirmemizi gerektiriyor. Çoğulluk esasında gezegenimizin ve doğanın de ilkesi. Benim için Zeytince derneği, hem içimizde hem de dışımızdaki ve doğadaki çoğulluğu, zihinsel olarak da uygulamada da deneyimlediğim ve öğrendiğim çok kıymetli bir yolculuktur.
Dünya sevgisi kavramını ünlü siyaset ve sosyal bilimci Hannah Arent’in yazılarından tanıyoruz. Dünya, bir yandan içinde yaşadığımız gezegenimiz ve onun bize sunduğu tüm olanaklara, ekolojik sisteme işaret eder . Ancak aynı zamanda Dünya, yeryüzünün fiziksel olanakları içinde, insanların birlikte hareket ederek, çok çeşitli ilişkiler ağı içinde oluşturdukları ve hayatlarına anlam kazandıran tüm pratikleri, kurumları, kültürleri de içerir. Dünya sevgisi yani amor mundi; bizlere sunulmuş olan fiziksel doğa ile insanlararası oluşturulan dünya arasında uyum sağlamayı, her ikisini de koruma ve özen göstermeyi, sunulmuş olana minnet duymayı ve Dünya’yı yaşamaya uygun bir yer olarak gelecek kuşaklara aktarma duygusu ve sorumluluğunu anlatır.
Amor mundi sadece soyut bir kavram değil, öncelikle bunun pratikte hayata geçirilebilmesinin olanaklarını içinde barındırıyor. Yani gezegenimizi ve hepimizi ilgilendiren konularda birlikte düşünmeye, hatırlamaya, ortak sorunlarımız üzerinde tartışarak çözümler aramaya ve dayanışma içinde ortak hareket etmeye olanak tanıyan kamusal alanın önemini vurguluyor. Zeytince Derneği, benim yaşamımda, amor mundinin gerçekleşebilirliğinin önemli yollarından birisidir.
Doğanın sundukları ile uyumlu yaşam biçimleri önerebilmek ve bunu birlikte düşünüp eyleyerek hayata geçirebilmek, içinde çelişkiler barındıran zor bir süreç elbette. Bu süreçte, bir yandan modern yaşam ile geleneksel yaşam; kadim kültür/bilgi ile çağdaş kültür/bilgi ; doğallık ile günümüz teknolojisi arasında var olan çelişkileri sürdürülebilir kılan yaratıcı çözümler bulmak gerekiyor. Diğer yandan birbirimizle gerçek anlamda iletişim kurabilmemiz ve dayanışma içinde hareket edebilmemiz için; her birimizin farklılıklarının ve bezersizliklerinin karşılaştığı, kimi zaman çelişkilerin kaçınılmaz olduğu bir ortamda mutlakçılığa ve tek doğruculuğa değil uzlaşmaya ve çoğulluğa dayalı bir iletişim kültür ve etiğini öğrenmemizi ve geliştirmemizi gerektiriyor. Çoğulluk esasında gezegenimizin ve doğanın de ilkesi. Benim için Zeytince derneği, hem içimizde hem de dışımızdaki ve doğadaki çoğulluğu, zihinsel olarak da uygulamada da deneyimlediğim ve öğrendiğim çok kıymetli bir yolculuktur.